31.07.2012

köşe dolabın yazı tutkusu.. kireç boyası..kolay patine edebilmenin hafifliği..


bu sadece girizgah.. ister oku ister okuma sevgili okur.. 
el emek bölümüne bakmıştık diyorsan.. doğrudan yıldızların altındaki bölüme gidebilirsin..

şimdi burası kendi halinde bir buduar el emekçisinin bloğu ya..

kendi halindenin anlamı çok büyük..
kendi hali dağınık.. kendi hali.. "prokrastineyşıncı.. kendi hali.. maymun iştahlı..
olan bir log yazanının el emekleri.. de..
kendi gibi sırasız amaçsız keyfe keder olduğundan..
hiçbir zamn yüksek reytingli.. çok tıklı..
ürettiğinden nemalanan bir yer olamıyor bu blog da elbet..

yoksa ben istemez miyim..
bir ucundan başladığım işi..
adımadım fotolayıp..
allayıp pullayıp.. hatta sipariş filan alıp..
ya da üretim fazlasını pazarlayıp.. çalışan kazanan blog olsun burası..

ama hayat kendi akışını nasıl bize hiç danışmadan belirliyorsa..
el emek de aynısını yapıyor..

en son çıt çıt hanımda kalmıştık..

ama çıtçıt hanım..
hala konuşmuyor benimle..
zımparalandı..
renk akmaları kahve marifetiyle düzeltildi..
ve oturuyor öyle..
üzerine bir kat su bazlı vernik attım..
korumak için..

çok mu koyu renk..
çok mu sade..
bilemiyorum..
ama konuşmuyor ve oturuyor öylece..

bu arada başka işler ürettim..

malum evde boya çalışması oldu..
ustam pek muntazam çalıştı..
saatinde geldi..
saatinde gitti..
pazar demedi çalıştı..
bir damla damlatmadı..

ben de.. fotoğraf baktım..
onu buna kattım..

salondaki kitaplık bölümüne ek yapmaya karar verdim..
marangoza sordum.. dörtyüz lira istedi..
eğer istediğim ebatta kitaplıkların piyasada elli altmış liraya satıldığını bilmesem..
yaptırırdım..
sorunum benim istediğim boyutta kitaplığın piyasada geçici olarak bulunmamasıydı..
ama..
sonunda koçtaşta buldum..
eve biri geldi..
kitaplığı duvara çaktı..

bu eve taşınmadan önce içi yapılırken..
ev tek duvara indirildi..
kolonlara bile elden geçirildi..
o kadar uzun sürdü ki ..
sabırlar tükendi..
içini süslemeye sıra geldiğinde..

bir dostumun dostu olan mimarla görüşmüştük..
onunla ilk plan üzerine konuşmamız sonrasında çb..
benim elimi mimara bulama demişti bana..

ve ben de olur demiştim..

her alanı amaca yönelik planlamıştım..
sonuçta benim nasıl yaşadığımı ben bilirim diyerek..
ama gel gör ki..
eve taşındığımız gün..
her duvarın en gösterişli yerinde bir heyula radyatör..
her duvarın orasında burasında şurasında..
kablo ayrıştıran köşe.. sigorta kutusu priz.. onun üç santim üst sağ yanında adsl.çıkışı..
onun üç santim alt sol yanında ıbıdık olduğunu görünce..
başlamıştı kabus..

elde dolap.. o duvara bu duvara dayamaya çalışmış sonunda yer bulamayıp koca güzelim dolabı atmıştım sinirden..

bazı sorunları çözdüm.. ama bazılarına çözüm kısmeti ancak geldi..
çünkü hayat bildiğini okudu..
evi benden beni evden soğuttu.. iki defa ergen sorunu yaşattı bir defa kalıcı ergen nasıl olur.. sempozyumu verdi..

ve şimdi..
eğer hayat sakin durursa..
sıcaklardan etkilenip.. bir yaramazlık etmeden oturursa..
bu görsel sinir bozuculuklardan kurtulma çabalarıma start veriyorum..
bu sefer..

ve en önemlisi..
sinir bozucu..
kahverengi kanape..
gitti..

işte bu ferahlamaların ışığında sana da ilham verecek bazı el emekler de üretilmeye başladı..
öyküsüyle geliyor..

***********

köşe dolabın yazı tutkusu..

duvardan doksanbeş derece açı ile çıkıntı yapan 32 cmlik bir kolon..
bir şişli apartman dairesi..
yüksek tavanlı bir salonun en uzun duvarında.. başladı..

bir fotoğraf.. bir ingiliz dekorasyon dergisinin..
bir sayısında..
minimini bir dolapçık..
üzerinde tornalı çerçeveli bir ayna..
köşede bir üçgen cam kapaklı dolap asılmış..
öyle güzel bir denge.. işte bir fotoğraf köşe dolaba can verdi..

fotoğraf kesildi..
çantaya konuldu..
kadiköy antikacılar bölgesine.. gidildi..
minicik dolap var.. çb'nin annesinin dolabı..
tornalıayna ayna ve camlı köşe dolapçık yaptırılacak..
tuhaf açılar.. ölçüler güven veren bir ustaya verildi..
eski evlerin tavan tahtalarından yüz elli yıllık ahşaplardan üretilmek üzere..
yeniden yapım..

köşe dolap ayna ve dolapçık üçlüsü..
o evde hüküm sürdüler altı yıl.. çok güzeldiler.. anıları ve iki kadını saime hanımı ve çbnin annesi leman hanımı hatta bazı başka eski zaman kadınlarını anan minik objelerle doldular..

köşedolapçık o evden bu eve gelince yer bulamadı kendine bir depo alana tıkıldı kaldı.. orda da kapağının camı kırlmış..
toz cilasının içine işlemiş bir yaşama mahkum kaldı..

geçenlerde yazı takımlarımı sergileme derdine düştüm ben..
araya araya hal oldum.. uygun bir dolapçık..
beğenmediğim bazı dolapların fiyatını sorduğumda..aldığım cevaplar  karşısında gözlerim büyümüşken
aklıma geldi..
dolapçık..
depodan çıkarıldı.. marangoza götürüldü.. "şunun arkasını kes" denildi..

kesildi geldi..
ilk halinin fotoğrafını çekmeyi unuttum ama eski evde köşede asılı haldeki fotoğrafı vardır eminim bir yerlerde.. bulunca eklerim...

şimdilerde açık renge takıldığım için..
patin patin patine her daim sevgilim olduğu için..
işte böyle güzelleştirildi..

beyaz  "kireç boyası" ile patine hali..
ben hep söylediğim gibi.. kolaycı bir el emekçiyim..
istediğim dekoru oluşturmak benim amacım arzum..
o yüzden duvar boyası kullanıyorum..
su bazlı duvar boyaları o silikon katkıları yüzünden çok iyi patine edilemiyor..
ama tavan boyası denilen boya.. muhteşem..

burada bir girdi yapmam gerekiyor..
önemli bir girdi..
geçen yıl karatahta boyası öğrenmiş ve şurda anlattığım gibi.. bir tane üretmiştim..
işte bu boya abedede artık..
satılıyor..
bir de marka var.. annie sloan.. boyacı kadınların martha stewart'ı..
o kim diyorsan gugl'anıma sor sayın el emekçi..
bu iki kadın el emekçilerin piri zira..
ilham verici insanlar..
derken geçen gün.. bir cümle ile kendime geldim..
"chalk paint" ile "chalkboard paint"sözcüklerini karıştırmayın diyordu yazıda..
ve ben hep karıştırıyordum..
hata onlarda ..

biz karatahta diyoruz.. onlar üzerine tebeşirle yazıldığı için olsa gerek..
kireç tahtası diyorlar.. diğerine de kireç boyası ..
aradan bir board düşünce.. benim dikkatimden kaçmış..
gerçi boyanın vasfında bir değişiklik yok..
teknik aynı üretim aynı..
ama terminolojide hata olmasın ki..
yarın öbür gün..
bu tip malzemeler satan bir yere girdiğinizde.. yanlış bilgilenmeyin..

daha kolay patine için ve fırça izlerinin oluşmaması için..
içine derz katıyorum..
alçı da olabilir..

ölçü şöyle..
bir ölçü.. tavan boyası..
ve kocaman bir kaşık tepeleme alçı ya da derz..
topak kalmayacak şekilde karıştırılacak..
sonra sür dolaba..
zımparaya filan gerek yok..
sür bırak kurusun..
sonra al eline zımparanı..
okşa dolabı..
önce zımparayla..
sonra elinle.. pürüz kalmayana kadar..
hele altından yer yer ahşap görünürse.. daha da hoşuma gidiyor benim..
bu birinci beyaz katı..

gri-bej "kireç boyası" ile patine hali..
bu da ikinci kat.. çekirdeğin odasından artan bir gri-bej ..
yine su ve alçı katılarak..
sürülüyor her yere..
sonra.. zımparalama okşama..
gözüne hoş görünene kadar..
doğal patine olması için .. zaten kullanılırken en çok  sürtülen vurulan çizilen yerlerin yani kenar köşe ve el değen yerleri bir de kulpların takıldığı bölgeleri daha çok zımparala.. yeter..
gri-bej patine yakından
içini tamamen beyaz bıraktım.. rafların kenarlarını patineledim ama..
boyarken camını korumak için fotoğrafın alt köşesinde göründüğü gibi..
flasterledim camı.. menteşelerin etrafını dikkatlice dolaştım içten dıştan ince bir ..fırçayla .. onları flasterlemedim bile..
sonra pudra ponponunu.. ay pardon zımparayı aldım elime..  onu da patineledim..
kapağın açılıp kapanmasına engel olmasın diye temas yerlerini..
boyanın kalınlık yapmaması için iyi kontrol ederek zımparaladım..

vernik de daha önce dediğim gibi..
akrilik vernik.. yani su bazlı..
benim hep kullandığım trimetal gelmişyormuş artık..
başka bir marka geliyormuş..
onu denedim..
sonuç yine süper oldu..
kokusuz..
zehirsiz..
çevre dostu..

pazar günü sabah başladım..
gide gele..
kahve içe..
fön çektire.. iki kat beyaz.. bir kat gri bej iki kat vernik işini bitidim..
akşam yatmadan önce son verniğini de atmıştım..

son hali..
ve dün akşam yerine astım sonunda..
kitaplığın aradında kalan kolona astım..

üzerine.. hokkanın latincesi olan ATREMENTARIUM yazıp..
sonra yazıyı da patine edeceğim..
yani yarın.. mobilyaların üzerine kolayca yazma.. dersi var..
ve içine keyifle yerleştireceğim..
hokkalarımı divitlerimi..

dolabın arkasından çıkan üçgen ahşap ise..
o başka bir yerde değerlenecek..

ne olsa.. yüzyıl başından kalma bir ahşap..
yüzyıl derken yirmincisinden söz ediyorum hem..

canıtın bu işlerde becerikli bir yardımcı.. hem de güzel bir konu mankeni olarak aramızda..







6 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

Korkuyorum canıtın senin yanında uzman olup, sen yokken hayatını Uzman tv de patine dersleri anlatarak kazanacak:)

Leylak Dalı dedi ki...

Of hayranım senin şu boya-badana işlerindeki becerine. Bense koca bir SIFIR:))

atalet-buduar dedi ki...

@lale.. hahaha.. çok güldüm yahu.. elimle mi besliyorum yani gelecekteki rakibimi.. =)

@nurşen.. eminim ki eline fırçayı almadığın için o sıfır.. yoksa..yağ gibi olup gidiveriyor.. fırçanın ucundan.. öyle yani..

Adsız dedi ki...

Merhaba,

Sizin boya işinize bayılıyorum, elinize sağlık.

Blogunuzda ''trimetal silvatone puakril'' verniği yerine şimdi başka bir vernik kullandığınızı söylediniz. Yeni verniğin tam ismini öğrenmek isterdim.

Teşekkürler. Nathalie

MONICA LIVAS dedi ki...

Hangi verniği kullanıyorsunuz artık?

aylin dedi ki...

Bir boyama işi bu kadar mı güzel anlatılır?