31.07.2012

köşe dolabın yazı tutkusu.. kireç boyası..kolay patine edebilmenin hafifliği..


bu sadece girizgah.. ister oku ister okuma sevgili okur.. 
el emek bölümüne bakmıştık diyorsan.. doğrudan yıldızların altındaki bölüme gidebilirsin..

şimdi burası kendi halinde bir buduar el emekçisinin bloğu ya..

kendi halindenin anlamı çok büyük..
kendi hali dağınık.. kendi hali.. "prokrastineyşıncı.. kendi hali.. maymun iştahlı..
olan bir log yazanının el emekleri.. de..
kendi gibi sırasız amaçsız keyfe keder olduğundan..
hiçbir zamn yüksek reytingli.. çok tıklı..
ürettiğinden nemalanan bir yer olamıyor bu blog da elbet..

yoksa ben istemez miyim..
bir ucundan başladığım işi..
adımadım fotolayıp..
allayıp pullayıp.. hatta sipariş filan alıp..
ya da üretim fazlasını pazarlayıp.. çalışan kazanan blog olsun burası..

ama hayat kendi akışını nasıl bize hiç danışmadan belirliyorsa..
el emek de aynısını yapıyor..

en son çıt çıt hanımda kalmıştık..

ama çıtçıt hanım..
hala konuşmuyor benimle..
zımparalandı..
renk akmaları kahve marifetiyle düzeltildi..
ve oturuyor öyle..
üzerine bir kat su bazlı vernik attım..
korumak için..

çok mu koyu renk..
çok mu sade..
bilemiyorum..
ama konuşmuyor ve oturuyor öylece..

bu arada başka işler ürettim..

malum evde boya çalışması oldu..
ustam pek muntazam çalıştı..
saatinde geldi..
saatinde gitti..
pazar demedi çalıştı..
bir damla damlatmadı..

ben de.. fotoğraf baktım..
onu buna kattım..

salondaki kitaplık bölümüne ek yapmaya karar verdim..
marangoza sordum.. dörtyüz lira istedi..
eğer istediğim ebatta kitaplıkların piyasada elli altmış liraya satıldığını bilmesem..
yaptırırdım..
sorunum benim istediğim boyutta kitaplığın piyasada geçici olarak bulunmamasıydı..
ama..
sonunda koçtaşta buldum..
eve biri geldi..
kitaplığı duvara çaktı..

bu eve taşınmadan önce içi yapılırken..
ev tek duvara indirildi..
kolonlara bile elden geçirildi..
o kadar uzun sürdü ki ..
sabırlar tükendi..
içini süslemeye sıra geldiğinde..

bir dostumun dostu olan mimarla görüşmüştük..
onunla ilk plan üzerine konuşmamız sonrasında çb..
benim elimi mimara bulama demişti bana..

ve ben de olur demiştim..

her alanı amaca yönelik planlamıştım..
sonuçta benim nasıl yaşadığımı ben bilirim diyerek..
ama gel gör ki..
eve taşındığımız gün..
her duvarın en gösterişli yerinde bir heyula radyatör..
her duvarın orasında burasında şurasında..
kablo ayrıştıran köşe.. sigorta kutusu priz.. onun üç santim üst sağ yanında adsl.çıkışı..
onun üç santim alt sol yanında ıbıdık olduğunu görünce..
başlamıştı kabus..

elde dolap.. o duvara bu duvara dayamaya çalışmış sonunda yer bulamayıp koca güzelim dolabı atmıştım sinirden..

bazı sorunları çözdüm.. ama bazılarına çözüm kısmeti ancak geldi..
çünkü hayat bildiğini okudu..
evi benden beni evden soğuttu.. iki defa ergen sorunu yaşattı bir defa kalıcı ergen nasıl olur.. sempozyumu verdi..

ve şimdi..
eğer hayat sakin durursa..
sıcaklardan etkilenip.. bir yaramazlık etmeden oturursa..
bu görsel sinir bozuculuklardan kurtulma çabalarıma start veriyorum..
bu sefer..

ve en önemlisi..
sinir bozucu..
kahverengi kanape..
gitti..

işte bu ferahlamaların ışığında sana da ilham verecek bazı el emekler de üretilmeye başladı..
öyküsüyle geliyor..

***********

köşe dolabın yazı tutkusu..

duvardan doksanbeş derece açı ile çıkıntı yapan 32 cmlik bir kolon..
bir şişli apartman dairesi..
yüksek tavanlı bir salonun en uzun duvarında.. başladı..

bir fotoğraf.. bir ingiliz dekorasyon dergisinin..
bir sayısında..
minimini bir dolapçık..
üzerinde tornalı çerçeveli bir ayna..
köşede bir üçgen cam kapaklı dolap asılmış..
öyle güzel bir denge.. işte bir fotoğraf köşe dolaba can verdi..

fotoğraf kesildi..
çantaya konuldu..
kadiköy antikacılar bölgesine.. gidildi..
minicik dolap var.. çb'nin annesinin dolabı..
tornalıayna ayna ve camlı köşe dolapçık yaptırılacak..
tuhaf açılar.. ölçüler güven veren bir ustaya verildi..
eski evlerin tavan tahtalarından yüz elli yıllık ahşaplardan üretilmek üzere..
yeniden yapım..

köşe dolap ayna ve dolapçık üçlüsü..
o evde hüküm sürdüler altı yıl.. çok güzeldiler.. anıları ve iki kadını saime hanımı ve çbnin annesi leman hanımı hatta bazı başka eski zaman kadınlarını anan minik objelerle doldular..

köşedolapçık o evden bu eve gelince yer bulamadı kendine bir depo alana tıkıldı kaldı.. orda da kapağının camı kırlmış..
toz cilasının içine işlemiş bir yaşama mahkum kaldı..

geçenlerde yazı takımlarımı sergileme derdine düştüm ben..
araya araya hal oldum.. uygun bir dolapçık..
beğenmediğim bazı dolapların fiyatını sorduğumda..aldığım cevaplar  karşısında gözlerim büyümüşken
aklıma geldi..
dolapçık..
depodan çıkarıldı.. marangoza götürüldü.. "şunun arkasını kes" denildi..

kesildi geldi..
ilk halinin fotoğrafını çekmeyi unuttum ama eski evde köşede asılı haldeki fotoğrafı vardır eminim bir yerlerde.. bulunca eklerim...

şimdilerde açık renge takıldığım için..
patin patin patine her daim sevgilim olduğu için..
işte böyle güzelleştirildi..

beyaz  "kireç boyası" ile patine hali..
ben hep söylediğim gibi.. kolaycı bir el emekçiyim..
istediğim dekoru oluşturmak benim amacım arzum..
o yüzden duvar boyası kullanıyorum..
su bazlı duvar boyaları o silikon katkıları yüzünden çok iyi patine edilemiyor..
ama tavan boyası denilen boya.. muhteşem..

burada bir girdi yapmam gerekiyor..
önemli bir girdi..
geçen yıl karatahta boyası öğrenmiş ve şurda anlattığım gibi.. bir tane üretmiştim..
işte bu boya abedede artık..
satılıyor..
bir de marka var.. annie sloan.. boyacı kadınların martha stewart'ı..
o kim diyorsan gugl'anıma sor sayın el emekçi..
bu iki kadın el emekçilerin piri zira..
ilham verici insanlar..
derken geçen gün.. bir cümle ile kendime geldim..
"chalk paint" ile "chalkboard paint"sözcüklerini karıştırmayın diyordu yazıda..
ve ben hep karıştırıyordum..
hata onlarda ..

biz karatahta diyoruz.. onlar üzerine tebeşirle yazıldığı için olsa gerek..
kireç tahtası diyorlar.. diğerine de kireç boyası ..
aradan bir board düşünce.. benim dikkatimden kaçmış..
gerçi boyanın vasfında bir değişiklik yok..
teknik aynı üretim aynı..
ama terminolojide hata olmasın ki..
yarın öbür gün..
bu tip malzemeler satan bir yere girdiğinizde.. yanlış bilgilenmeyin..

daha kolay patine için ve fırça izlerinin oluşmaması için..
içine derz katıyorum..
alçı da olabilir..

ölçü şöyle..
bir ölçü.. tavan boyası..
ve kocaman bir kaşık tepeleme alçı ya da derz..
topak kalmayacak şekilde karıştırılacak..
sonra sür dolaba..
zımparaya filan gerek yok..
sür bırak kurusun..
sonra al eline zımparanı..
okşa dolabı..
önce zımparayla..
sonra elinle.. pürüz kalmayana kadar..
hele altından yer yer ahşap görünürse.. daha da hoşuma gidiyor benim..
bu birinci beyaz katı..

gri-bej "kireç boyası" ile patine hali..
bu da ikinci kat.. çekirdeğin odasından artan bir gri-bej ..
yine su ve alçı katılarak..
sürülüyor her yere..
sonra.. zımparalama okşama..
gözüne hoş görünene kadar..
doğal patine olması için .. zaten kullanılırken en çok  sürtülen vurulan çizilen yerlerin yani kenar köşe ve el değen yerleri bir de kulpların takıldığı bölgeleri daha çok zımparala.. yeter..
gri-bej patine yakından
içini tamamen beyaz bıraktım.. rafların kenarlarını patineledim ama..
boyarken camını korumak için fotoğrafın alt köşesinde göründüğü gibi..
flasterledim camı.. menteşelerin etrafını dikkatlice dolaştım içten dıştan ince bir ..fırçayla .. onları flasterlemedim bile..
sonra pudra ponponunu.. ay pardon zımparayı aldım elime..  onu da patineledim..
kapağın açılıp kapanmasına engel olmasın diye temas yerlerini..
boyanın kalınlık yapmaması için iyi kontrol ederek zımparaladım..

vernik de daha önce dediğim gibi..
akrilik vernik.. yani su bazlı..
benim hep kullandığım trimetal gelmişyormuş artık..
başka bir marka geliyormuş..
onu denedim..
sonuç yine süper oldu..
kokusuz..
zehirsiz..
çevre dostu..

pazar günü sabah başladım..
gide gele..
kahve içe..
fön çektire.. iki kat beyaz.. bir kat gri bej iki kat vernik işini bitidim..
akşam yatmadan önce son verniğini de atmıştım..

son hali..
ve dün akşam yerine astım sonunda..
kitaplığın aradında kalan kolona astım..

üzerine.. hokkanın latincesi olan ATREMENTARIUM yazıp..
sonra yazıyı da patine edeceğim..
yani yarın.. mobilyaların üzerine kolayca yazma.. dersi var..
ve içine keyifle yerleştireceğim..
hokkalarımı divitlerimi..

dolabın arkasından çıkan üçgen ahşap ise..
o başka bir yerde değerlenecek..

ne olsa.. yüzyıl başından kalma bir ahşap..
yüzyıl derken yirmincisinden söz ediyorum hem..

canıtın bu işlerde becerikli bir yardımcı.. hem de güzel bir konu mankeni olarak aramızda..







22.07.2012

kitaplık merdiveni.. ev yapımı beyaz karatahta boyası ve canıtın

verimsizim bu aralar..
bişeyler yapıyorum ama.. akmıyor fırçamın ucundan.. hayal gücümden..

bu yüzden ondan ona atlıyorum..

çıt çıt dolabın üzerine bir kat vernik sürdüm ama hoşlanmadım vernikte birmatlık vardı..
yenisinialdım zaten kutu çok azalmıştı..

ama sürmedim bi,liyor musunuz..
onun yerine ..
bugün ben hoşbişey yaptım..
yıllardır istediğim ve başınızın etini yediğim bir şeyi oluşturmaya başladım..

şöyle bir şeyim vardı...
hatta  iki şeyim vardı..

sonra bunu gördüm..

http://onegirlinpink.blogspot.com/2012/05/frenchy-table-special-bowl-story.html

ve şu anda..
bununlayım..


farkındaysanız burda birçok durumda birçok malzeme bir arada..
alttaki boyalı..ve vernikli ayaklara sahip..
üstteki vernikli bacaklara sahip..
ve her ikisinin üzerindeki bölümler de parlak bir lamineyle kaplı..
mdf plakları..

önceden suntaydılar ve kumaşla kaplamıştım onları..


artık canıtını boya işlerinde asistan olarak kullanmaya karar verdim..
ataletin imzası olarak..
burnunu .. ay gagasını her yere sokacak..


böyle karışık malzemeleri..
boyamak için ideal malzeme.. karatahta boyası..
rengin beyaz olduğuna bakmayın..
o özel bir boya ..
ama her zamanki gibi ev yapımı ..

bir ölçek boya..(tavan boyası.. benim durumumda bu ama siz plastik boya akrilik boya da kullanabilirsiniz)
bir ölçek su..
ve bir kaşık .. derz..bildiğin fayans derzi..
beyaz kara tahta boyasını seçmemin  amacı ..  not yazmak değil.. 
deli gibi örtüyor.. tam olarak kapatıyor.. kolayca zımparalanıyor eskitmeye çok yakışıyor..
patin patin patine.....

bunu hazırlarken azar azar hazırlamak gerek..
çabuk kuruyor çünkü..


hatta arada domatesli pilav aklınıza düşerse..
yapmaya giderken..
sakın fırçanızı ve boyanızı naylon torbaya koymayı unutmayın...

şu an iki kat attım ..
belki yarın zımparalarım belki çıt çıt dolabı boyarım..
bilmiyorum..
ama sizi haerdar ederim..





19.07.2012

ahşaptaki su lekesi nasıl düzeltilir.. =)

önce şu başlıktaki ağırbaşlılığa dikkatinizi çekerim..
efenim.. bloğunuza nasıl çeki düzen verirsiniz'in on cevabından biri.. bu..
başlık kısa öz ve doğru olacakmış..
ataleti.. devekuşu gibi sakladığım için başlıklarım ya tuhaf ya da hatta iki nokta şeklinde ..
ama bu "kendin yap" işleri..
biraz da öğretici olduğundan bir faydamız dokunsun canıtınla benim..
hem ekonomiye hem ekolojiye hem de canı sıkılanlara diyerek bu kuralı uygulamaya karar verdim..
başlığım açıklayıcı olacak bundan sonra..

ikinci kural da içeriğin başlığı yansıtması.. dolu dolu olması..
üçüncü de fotoğraflar.. bol bol ve güzel güzel fotolar olsun deniyor..
güzel midir bilmem ama fotosuz yöntem öğretmek zaten zor iş..
o yüzden bol bol fotomuz da hazır.. =)..

saimehanımın çıtçıt dolabı.. kenarda duruyor..du hala..
hatırlarsınız pazar günü zımpara yapmıştım.. ve beyaz lekelerle başım dertte idi..

mobilyalar yapılırken..
ahşabın güzel bir renge ulaşması için onlara bir renklendirici sürülür önce.. maundur cevizdir.. ton tondur bunlar.. böylece damarları daha güzel görünür..
üzerine de kullanım kolaylığı leke tutmazlık amacıyla vernik.. mum cila benzeri bir tabaka atılır..
bazı ürünler hem renklendirici hem de vernik içerir..

işte bu moilyaların koruyucu tabakası gözle görülmeyen ince çizikler nedeniyle bir süre sonra su geçirmezliklerini kaybetmeye başlarlar..

ve birgün biri bir bardak soğuk suyu ya da buzlu viskiyi ya da kolayı bırakır o mobilyanın üzerine..
on dakika sonra iş işten geçmiştir..mobilyanın üzerinde bir su halkası oluşur..
bu suyun bir kısmı yüzeydedir.. kurularsınız kaybolur..
ama bir kısmı o göze görünmez çatlaklardan içeri sızar ve orada hapsolur kalır.. önce göze görünmez..
ahşap o suyu emer..
renklendirilmiş ahşap..
su bir süre sonra dokusunu bozar ahşabın..
renk solar gider ve mobilyada bir beyaz halkanız oluşur..
aynı yere sık sık aynı tarzda ıslanma.. ahşabın kararmasına bile neden olaibilir..
hatırlayınız bakımsız ahşap evlerin koyu kahve gri rengini..
ahşap güzeldir canlıdır narindir...
incinir insan gibi..

bize de bazen bişeyler olur..
kendimizi düzeltiriz..
kurularız bir nevi üzerimize dökülmüş olandan..
ama içimize sızmıştır bir kısmı.. halka vardır yüreğimizde artık ne yapsak durur orda..
tekrar tekrar ıslanırsak aynı duyguyla.. kararır kalırız..
ama o beyaz halka da beladır..
göründüğü gibi değildir..

birgün biri gelir.. dur şunu onarayım der..
alır eline bir zımpara..
ya da dostunuzdur alır diline sözcükleri..
açar halkanın üzerini..
o küçümsediğiniz halka meğer ne derin ne kocamanmış..
o zaman görürsünüz..
o zaman hayret edersiniz..

ahşaptaki beyaz leke..zımpara sonrası..

dahası varlığından haberinizin bile olmadığı bir çok başka lekenin de ortaya çıkmasına neden olur bu zımpara..
hani bir sorunu konuşurken yakın bir dostla.. benzer sıkıntıya yol açmış olan tüm anılar canlanır ya eski yeni..
-zaten ilkokuldaki hocam da söylemişti.. 
-lisedeykende şu olmuştu..
-ahmet de kalbimi kırmıştı benim.. evet  o da böyle yapmıştı.. 
diye.. anlatırsınız dalga dalga..
işte ahşap da zımparaya teslim eder tüm kusurlarını zedelenmelerini ortaya koyar.. 
heryerini zımparalayıp her yeri aynı beyaza getirmeye kalkmak ise..
zarar verir..
bütünlüğü bozar..
kaplamalar incedir.. incinir..

mobilyanız değerlidir..( siz de.. siz de değerlisiniz..)
belki saime hanımdan kalmıştır.. belki ilk maaşınızdan alınmıştır.. 
size de sizden başka siz yoktur..

o zaman bu lekeleri yok etmek gerekir..
mobilyayı şaşaalı günlere.. (abarttım evet çıtçıt dolap çok sadecık birşey)..
geri götürmek gerekir..

ben de öyle yapmaya karar verdim..
beyaza boyayıp lekeyi örtmeye.. kolaya kaçmaya   kıyamadım..
hem saime hanım dahoşlanmazdı..
kedi pisliğini örter gibi deyiverirdi.. gözlerini kısıp..
hem de..
ataleti sıkıntılı günlerinde başka bir boyaya sokup değiştirmeye çalışmıştım..
ama olmamıştı.. atalet yine özüne dönmeyi istemiş ve o boyadan çıkıvermişti..
bu nedenle..
ahşap renklendirici derdine düştüm..

evdeki kalem şeklindeki olanları denedim..
hiç olmadı leke başka türlü daha koyu olarak ortaya çıkıverdi..
taşıma yöntemle tamir olmuyor..
bazısına oluyorsa da.. bana uymuyor..
ve ben de.. hemen zımparaladım..
bıraktım..

dün resim malzemeleri satan dükkana koştum..
gomlak alasım vardı azıcık rötuş yapmak için..
ama yoktu..

düşünerek evin yolunu tutmuşken..
yapı marketten.. ahşap renklendirici alayım bari..
trafik saatini de geçirmiş olurum dedim..

rafta her cinsi vardı..
verniklisi verniksizi.. 
solvent bazlısı ( yani yağlı boya benzeri olan.. tinerle inceltilen ve çok kokan)..
su bazlısı da vardı..
ama 3buçuk litrelik kutularda idi ve .. 74 lira gibi bir fiyata idi..
almadım..

geldim evde gugl'anıma sordum..
ev yapımı ahşap renklendirici..
=)

bir cevap bulamadım..
ingilizcesinde sordum.. bir çok cevap buldum..

bir kongrede.. bir finlendiyalı şöyle demişti..
"amerika ki zengin bir ülke .. orada her tedavi için önce.. fiyat/fayda çalışması yapılır..
finlandiya ki çok zengin olmayan bir ülke .. bizde bu çok az yapılır.."
ben de düşünmüştüm..
"canım ülkem ki.. fakir bir ülke.. bizde.. hiç yapılmaz"..
işte o geldi aklıma..
eskidiyse..
atıyoruz..
yerine solventlı kokulu tütülü sentetik yeni mobilyalar alıyoruz..
al at al at..
atmak için alıyoruz..
aldatmak için seviyoruz..
biz bunu hep yapıyoruz..

ahşap.. bir çok mutfak malzemesi ile renklendirilebiliyor..
çay ile..
kahve ile..
ve sirkede bekletilen paslı çivilerin oluşturduğu renkle..
hepsi hakkında birçok bilgi okudum..
ama bana ve size yarayabilecek olan.. şu aşağıdakiler..

*çay ve kahvede tannen var..üzüm suyunda da..
ayrıca..ahşapta da tannen var..
ahşabın renk tutma özelliği bu tannen sayesinde artıyor..
yani çay kahve ve şarap ya da üzüm suyu.. ilk aşamada kullanılırsa.. süper oluyor..
o zaman koyu bir kahve hazırlamanın zamanı dedim..

üç çorba kaşığı granül kahve ve sıcak su karışımı sürülmüş hali
kahveyi fırça ile önce lekelere sonra da her yerine sürüverdim..
ahşap yönünde..
fırça her zaman ahşabın damarlarının yönünde sürülmeli ahşaba..
kedi okşar gibi tüyüne tüyüne..
çok başarılı oldu..
hele ıslakken lekenin nerede olduğunu anlamak mümkün değil..
on beş dakika ıslak kalmalıymış.. o yüzden kurumaya kalkışan yerlere hemen yeniden sürdüm..
gözüm üzerinde kaldı anlayacağınız..

dertlinin de derdi bi anda bitmez hani..
gözün üzerinde olmalıdır..
yara ne zaman açılır ne zaman yeniden kanar takip etmen gereklidir..

kahve ile ikinci kat..ıslak görünüm..
ortalığı nefis bir kahve kokusu sardı.. bu da cabası..
bu arada belki yetmez bu kadar renklendirme diye..
malzeme çantasından bir kaç paslı çivi buzdolabından biraz sirke..
bir araya getirilip..
hazır edildiler..

*pas rengini salacak sirkeye..
rengi koyulaşınca..
yine fırça ile alınıp sürülecek.. gereken yerlere gerektiği kadar..

sirke ve paslı çivi benim durumumda açık piton =)

bir iki kere tekrarladım bu mobilyayı kahveleme işini..
bana retzina..  çıtçıta kahve..

sabah uyandığımda..çıtçıtın durumu oldukça iyi idi..
ışığın yansımadığı açıda.. leke neredeyse hiç belli olmuyordu..

lekesiz kaplama..

ışığın yansıması ile belliydi ama..
bunun nedeni de tannen..
tannen ahşabın dokusunu açarmış..
hafif pürüzlü hale getirirmiş..
diğer taraflarda hala ahşap renklendirici olduğundan oralara sadece biraz renk verdi..
ama lekeli beyazlamış yerlerde.. dokuyu açtı..

ışığın yansıdığı zaman oluşan pürüzlü mat alan

çözüm..
iyice kuruduğunda..
incecik bir zımpara..
incecik..
sonra renk açıldıysa yine oralarda..
sirkeli paslı boyamı deneyeceğim..

ama denemeyi sürdüreceğim..
bu sefer kolaya kaçıp bembeyaz yapıp bırakmayacağım..
bu sefer..lekeleri temizlemek..
derdindeyim..

ortama.. kokulu kimyasal saçmadan..
cebimden yetmişdört lira eksilmeden..
"bu da gitmiiş" deyip yenisini almaya koşmadan..
güzel sağlam anılı havalı bir dolap oluşturmaya çalışıyorum..
çok keyifli..

bunları yaparken bir yandan 
dört nolu hazine avcılarını izledim..
demek okuma öğrenme ve bu noktaya gelme işi..
bir film süresi..

yere damlayan kahveleri..
sarı bezle sildim gitti..
manikürüm bozulmadı..
yerlerde koruyucu örtü filan gibi dağınıklıklar olmadı..

eh daha ne olsun..
keyif olsun....












17.07.2012

boya güncesi.. sonrası.. usta maceraları

akşam eve döndüm..
herşeyi yapılmış bulacağımı sanarak..

kitaplıktaki herşeyi yerine koydum süsleri kuşları filan dedi yardımcı aynı sizin yapyığınız gibi..

baktım hiç alakası yok..

ben cumhuriyet tarihi kitaplarının önüne kristal çanakkale anıtı biblosunu koyarım.. antik çarla işgili olan kitapların önünde de.. truva atı figürü durur..
kadının insan hakları eserlerinin önünde kuşlar durur.. gezi kitaplarımın üzerinde küre koleksiyonum ve bir pusula ile bir eski fotoğraf makinem..

tematikdir süslerim..
de..
bunlar nasıl bir karışım içindelerse..
ne sembol ne tema rasgeleliğin doruklarındageziniyorum mesajı veriyor..
bir de aynı sizin gibi yaptım..

işte bu bir hata..
aynı gibi yapacağına..
kendine göre diz.. bari..

bir eski dolapçık vardı..
ille de televizyon dolabı yapmak istiyorum..
gerçi yardımcım..
yenisini alın atalet hanım dedi..
ben aldım çok güzel oldu.. böyle yanında vitrinleri de var..

ama ben eski dolabı yeniden görevlendirmek istiyorum..

bu dolaın öyküsü var zira..
o yüzden arkasına kabloların girip çıkacağı bir delik açılması gerekiyorsu..
ustaya liste hazırlamış bırakmıştım..

sabah.. birden dolabın içinden sızan bir parlaklık..
baktım..hehe yandaki ufak cam kapaklı olan bölümlerin arkası da dahil.. her yere kızamık dökmüş gibi üç milimetrelik delikler açmışlar..

tamam sinirlenmiyorum..
sakinim..
banyodaki değişsin dediğim lamba.. değişmiş ama sadece yeni zincir takılmış üzerine eski cam fanus..
ay attılar güzelim kristalleri paniğiyle nerde dedim..
neyse atılmamış.. benim sadece duy değişsin deyeni televizyon dolabı diğim konusunda iddialı..
lamba kalsın demişim..
hatta bıraktığım listeyi burnuma dayadı..
ama orda lamba yazıyor..
susmadı.. devam etti.. ama siz bu sarı gitsin dediniz ..

olsun sevindim ben..
yenilik yeni aydınlık..
dizdim kristalleri..
astım yerine..

bir çok proje aynı anda sürüyor yine..
fotoğraflamayı unuttuklarım da var..
ama öyküleri uğruna yazacağım yine de..

şimdilik.. sadece boya güncesi olarak sürdürüyorum..

yapılıp bitenler..
1- boya..
2- korniş değişimi..
3- banyoda lamba ve ufak tefek dekor değişimi..
yapılacaklar
1- antreye ufak bir dolap yaratılması..
2-yeni televizyon dolaı oluşturulması..
3- çıt çıt dolabın yeniden düzenlenmesi
( bunlardaki yer yer beyazlamış ahşap sorununu halletme girişimleri ve başarılı olan yöntemin bulunması en önemli bölümü.. )
4-hokka koleksiyonumun sergilenmesi..
evet yavaş yavaş oluşsun bu alan da..
ben de fotoğraflayarak ekleyeyim.. nerden nereye değişebiliyor mekanlar eşyalar ve işlevler..

16.07.2012

çıtçıt dolap.. boya adana.. yine yeniden boyalar ..

yeni bir harabedeyiz..
yine yeni ufuklara yelken açıyoruz..=)..

bir dostum..
ev aldı.. içini yaptırıyor .. hızlı da olması gerek..
zira içinde oturduğu evi de tadilata girecek..
ama o çok bakar ..
üstüne yatar bir uyur.. düşünür.. vazgeçer..
zor karar verir..
hadi sen de gel dedi bana..son akınma turlarında..
elimizde iki acilen ustaya alınması gereken şey ve onun görüp hayallendiği şeyler listesiyle gittik modokoya..

benim sanıyorum iyi bir görselliğim var..
evi görmüştüm.. daha yeni duvarlar örülmemişti.. kapıdan doğrudan salona girilen bir daire..
bir giriş oluşturuluyor alçıpanlarla..
işte bu duvarları görmemiştim..
seramikleri gördüm ama.. fotoğraf olarak..
yine de..
bana seçmeye çalıştığı duvar kağıtlarını gösterince hemen bildim..
gördüm ben o antreyi..
kağıt budur..
eşya budur.. diye diye gittik..
koltuk yüzlerini seçtim..

sevinerek döndük eve..
o sevindi ben de gördüğüm bazı şeylerle esinlendim de geldimeve..

bu hafta dört gün salonda ve girişte boya vardı yok onu ben yapmıyorum.. muhteşem titiz.. devlet dairesinden emekli olmuş görüntülü bir usta yaptı..
kirletmedi dağıtmadı kırmadı.. süperdi..

bu sefer beni hiç yormadılar..
ev de boştu zaten.. kızdırmadılar da..

ama cumartesi günü..
duvara çakılacak kitaplıklar yüzünden birinci marangoz.. yarım saat sonra eşimi şehir dışına tatile  götüreceğim diyerek..
ikincisi de..ugün montajdayım.. yarın da eşimi pikniğe götüreceğim denizkenarına diyerek.. beni mat ve şoke ettiler..

çb'ye hiç böyle bir cümle kurma ortamı sağlamadığım için biraz aptal hissettim ..

duvar için kum beji seçtim..
seviyorum bu rengi hem sıcak hem serin..

kitaplıklara ek yaptım..

bu ev yapılırken eşyaları koymayı planladığım her yere çb'nin kalorifer peteği çaktırdığını gördüğümde şoka girdiğimi anlatmışmıydım.. bütün güzel duvarlarda.. kalorifer petekleri..
girişte de her biri ayrı yanda sigorta kutusudur.. kablo dağıtım kutusudur eve gereken beni delirten inşaat sorunları var..

bu sefer hepsine çözüm geliştirmeye kararlıyım..

kahve rengi kanape gitti hem biliyor musunuz.. =)

petek üstü iki yeni kitaplıkla başladık..
geçen yıl kitap sayfalarıyla kapladığım kitaplık da yerini aldı..
araya da bir projem var ama şimdilik uykuda..

epeydir "media dolabı" peşindeyim.. karakterli bir şey istiyorum..
meğer evde varmış =)..
cilası ve bir iki ufak tefek değişikliği yapılınca süper bir şey olacak..

ama ben her zamanki gibi.. gereksiz ve acil olmayan irşeyden başladım işe..
saime hanımın çıtçıtlı dolabından..
fotoğraf yok..
sonra ekleyeceğim..
1947den beri cilası değişmemiş.. aslında son ana kadar da iyi görünen dolabın değişmesi gerektiğine karar verdim..
kaplama.. ceviz olduğunu sanıyorum.. kestane de olabilir..
ölçüleri güzeldir onun dışında pek  özelliği yoktur..
bir de kapakları açılırken çıkan çıt sesi..
çıtçıt dolap adlandırması o yüzden..
salonda dururdu.. ben küçükken üzerinde radyo vardı..
sonra dekoratif kullanıldı..
evlenirken ben çaldım onu..
ayakkabılık oldu..
içi kaplanıp minik büfe oldu..
arkası delinip müzik setini üzerine televizyonu koyduğumuz medya kutusu oldu..
şimdilerde içki dolabımsı bir görevi vardı..

parlak vernik gitmeli dedim.. beyaz olsun dedim..
aldım zımparayı..
ama kıyamadım zımpara sonrası görüntüsünün güzelliğine..
lakin yer yer ufak su lekeleri vardı..
su lekesi ahşabın vernik altında hapis kalan su nedeniyle renk değiştirmesidir..
yani vernikte ufak ir çizik varsa dahi oluşur..
masif mobilyalarda derin zımpara ile hallolur ama..
kaplamada.. kaplama kalkabilir çok zımpara yapılırsa..
üstteki lekeler zımpara sonrası umduğumdan geniş..
ama esas kapakta.. önceden hiç belli olmayan bir leke çıktı ki..
bana işi bıraktırdı..
mahvettim güzelim dolabı duygusu ile..

epeyce seyrettim..
gidip bir zımpara daha attıım..
olmadı..
evde şu depo marketlerde satılan kalem şeklinde rötuş kalemleri vardı..
denedim.. çok kötü oldu.. yeniden zımparaladım.. zorlamadım gelmeyince fikir gelmiyor işte..

bu sabah.. gene baktım..
bu sefer konuştu benimle..
ne yapacağımı biliyorum artık..
bu arada..
diğer çözümleri de anlatacağım elbet..
dolabı da fotoğraflayacağım.. şimdilik bu bir rapor özetidir.. =)
gerisi pek yakındadır..

kitap kaplı kitaplık

gümüş rengine boyanacak rürtik korniş ayağı ve buzlu yaseminli yeşil çay..

kum beji.. ve siyah torbanın altındaki çıtçıt dolap..


5.07.2012

quiche au fromage'lardan peynirli kişlerden..

quiche au fromage
minicik çekirdek hanım..
herkesin yemek yapıp götürdüğü..
bir okul aktivitesinde..

hatırlamıyorum frankofoni günü de olabilir..
kiş yemiş..
pek sevmiş..
öğretmenlerden biriymiş kiş getiren..

tarifini istemiş ..
=)

doğrudan bir fransiz yemeği tarifi.. fransızın elinden tarifinden ve el yazısından..

bir kutu taze krema..
2 yumurta..
400-500 gr kadar peynir ( beyaz kaşar ve / veya örgü)..
yeşillik ( nane maydanoz dere otu.....)
milföy hamuru..

krema çırpılmış yumurta ve ince ufak küp şeklinde doğranmış peynirler karıştırılır.. yeşillikler eklenir..
tart kalıbına milföy hamurları döşenir.. çatalla bir kaçyerinden delinir..
üzerine peynirli karışım dökülür..

orta derecede fırında ( 180-200 derece diyelim)
35-40 dakika pişirilir....

yanında en güzel soğuk pembe şarap ya da beyaz şarap yakışır..
beyaz cam kadehi buğulandıracak kadar soğuk olmalıdır..
hele bir de balzamik sirkeli kiraz domatesli..karışık kocaman salata olursa.. süper olur..

hazırlarken kendinizin ya da çocuğunuzun..çocukluk anıları hayallenir..
hafif kırıklıklar..
umulup da gerçekleşmeyenler..
kalabalıklar..
yalnızlıklar..
ya da kalaalık içinde yalnızlıklar..
düşünülür..

en çok da o zaman lezzetli olur..
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
pese.. tarifteki yazı.. tipik bir fransız yazısı..
ben yazılırken " beyaz kaşar et/ou örgü" bölümünü çok sevdim...=)